Resûlullah (s.a.v.)’in Cenâb-ı Hakk’a Münâcaâtı (2)
Allah Teâlâ:
“-Ey Ahmed! Zâhidler için katımda olan nimetleri bilir misin?” buyurdu.
Resûl-i Ekrem:
“-Bilmem, yâ Rab, nedir onlar?” diye sordu. Allah Teâlâ:
“-Kıyamet günü insanlar yeniden dirilip çetin muhasebe görecekleri dehşetli günde, onlar hesaptan emin olacak. Cennetin anahtarlarını onlara vereceğim ve istedikleri kapıdan Cennete girecekler. Her an benim cemâlimi müşahede edecekler. Onlara cennette dört kapı açarım. Birinden gece ve gündüz onlara hediyelerim gider, diğerinden diledikleri gibi bana bakarlar, bir diğerinden de Cehenneme bakıp, zâlimlerin nasıl azap gördüklerini müşâhede ederler. Dördüncü kapıdan da hûri ve gılmanlar kendilerine gelirler.”
Resûl-i Ekrem:
“-Bunlar hangi zâhidlerdir ki, onlara bu kadar nimetleri vereceksin?” diye sordu.
Allah Teâlâ:
“-Onlar şol kimselerdir: Evleri yoktur ki, yıkılmalarına üzülsünler. Oğulları yoktur ki, ölümlerine acısınlar. Malları yoktur ki, kaybolmasına mahzun olsunlar ve yiyecek nafakaları yoktur ki, hesabıyla meşgul olsunlar. Yumuşak ve süslü elbiseleri yoktur ki, onunla kibirlensinler. Gündüzün orucu ve gecenin ibâdeti onların yüzlerini soldurmuştur. Dilleri beni zikirden başka bir şey ile meşgul olmaz. Namaz kılmaktan, kıraat, salavât, zikir ve tesbih ile meşgul olmaktan, dilsiz hâle gelmişlerdir. Bunlar ne Cehennemden korkar ve ne de Cennet umarlar. Yalnız benim rızâm için ibadet ederler.” buyurdu.
Resûl-i Ekrem:
“-Yâ Rab! Benim ümmetim arasında bu şekilde ibadet edenler var mıdır?” diye sordu.
Allah Teâlâ:
“-Bunlar yalnız peygamberler ve şehitlerdir.” buyurdu. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Hazretleri buyuruyor ki:
“-Yâ Rab! Benim ümmetimin zâhidleri mi daha çoktur, yoksa geçmiş peygamberlerin ümmetlerinin zâhidleri mi daha çoktur?” diye sordu.
Allah Teâlâ:
“-Habîbim, Senin ümmetinin zâhidleri yanında İsrail oğullarının zâhidleri, beyaz öküzün sırtındaki, tek tük siyah tüyler gibi azdır.” buyurdu.
Resûl-i Ekrem:
“Yâ Rab! Benim ümmetim neden onlardan daha çoktur?” diye sordu.
Allah Teâlâ:
“-İsrail oğullarına yakîni ve gerçeği gösterdikten sonra onlar şüpheye düştü. Kalpleri îmanda karar ettikten sonra inkâr ettiler. Ama senin ümmetin şek ve şüpheyi terk edip yakîn üzere kaldılar.” buyurdu.
Resûl-i Ekrem:
“-Benim ümmetimin zâhidlerini, İsrail oğullarının zâhidlerinden çok ve üstün yapan Allah Teâlâ’ya hamd ederim. İlahî, ümmetimi koru, onlara rahmet et!.. Ümmetime kâmil iman ver; gafleti olmayan korku, cehaleti olmayan ilim ver. Nefsine uymayan akıl, uzaklığı olmayan yakınlık ihsan eyle! Zikir verdikten sonra unutturma. Sabır verdikten sonra şikâyet ettirme! Gönüllerine hayâ duygusunu verdikten sonra nefsini, dünya ve âhiret âfetlerinden emin eyle!” diye duâ etti.
Uşşaki Şeyhi Sıddık Naci Eren Efendi Hz.’lerinin (ks) Muslumaniz Elhamdulillah isimli eserinden bir kesit…