Muhabbetullâh ve Aşk

Muhabbetullâh ve Aşk
A+
A-

Uşşaki Şeyhi Sıddık Naci Eren Efendi Hz.’lerinin (ks) Muslumaniz Elhamdulillah isimli eserinden bir kesit…

 

Ey azîz!

Ehlullah demişlerdir ki: Muhabbet aşkın başlangıcı, aşk ise onun neticesidir. İlâhî aşk; lezzetleri terk etmek ve zahmetlere katlanmaktır.

Aşk bir ateş ocağıdır ki, onun alevleri gönüldedir. Aşk, insan için en büyük azaptır. Aşk insanın yüklendiği bir borçtur ki, ödeyici bulunmaz ve insanların yardımıyla o hak ödenmez. Aşk, sahibinin kalbinde öyle bir alevdir ki, Allah’tan gayrısını oraya koymaz, yakar. İlâhî aşk öyle bir ateştir ki, ona tutulanı yakar gider, âşık ise onunla övünür (iftihar eder). Aşk, Allâh’ın kalplere bir ihsân ve ikrâmıdır.

İlâhî aşk öyle bir seraptır ki, onu muhabbet bardağıyla içen âşığın başına köyler, kasabalar, şehirler dar gelir.

Hak aşkı ilâhî bir cevherdir ki, kalplerin derinliklerine indikçe artar. Aşk bir hastalıktır ki, onun ilâcı derdindedir. Yiyecek ve içeceklerden lezzet ve şehvet doğar. Şehvetten sevgi, sevgiden aşk, aşktan vecd meydana gelir. Sonra bunlarla gönül, her türlü maddîvlezzet ve şehvetten uzaklaşır, yalnız mânevî huzur ve lezzetle baş başa kalır.

Aşk, iradenin isteklerine, mâşuka (sevgiliye) olan sevginin üstün gelişidir. Âşıkın alâmetleri; yüzünün sararması, gözünün kararmasıdır, sesinin yakıcılığıyla muhabbet ve meveddetini göstermesidir. Allâh’ın huzurunda sessizlik ve hayret içinde kalmasıdır. Aşk sonsuz bir sevgi olduğundan, seçkin velîlerin sıfatıdır. Muhabbet çalışmakla elde edilir, aşk ise Allah vergisidir. Aşk, mâşukun (sevgilinin) vasfıdır ki, âşıkın kalbine aktarılır.

Aşk, korkağı cesur, anlayışsızı anlayışlı, cimriyi cömert, kibirliyi alçakgönüllü, çirkini güzel yapar. Aşk, sevenler meclisine devam edenleri dost yapar. Sahibine kuvvet ve kudret verir. Aşk öyle bir sultandır ki, hâller ona boyun eğer, akıllar ona itaat eder, kalpler ona bağlanır, duyu organları onunla sıfatlaşır, tertemiz olur, huzur bulur ve onunla sevinir.

Aşk insanları ıslah eder, kusurlarını düzeltir; güzel ahlâka sahip kılar. Aşk bir hâkimdir ki, kapıcısı sabır ve tahammül, hizmet edeni, duyular ve organlarıdır. Âşıkın kusuru, mâşukundan çekingenliği ve eksik taraflarının, ayıplarının onun yanında örtük olmasıdır. Âşıkın kalbi, şevkle şen ve şerefli, rûhu mânevî zevkle sevinçli, gönlü O’na yakın olmak sebebiyle nûrla doludur. Aşk öyle bir illettir ki, serbest ve hür olan kalplere ârız olur.

Seninle bulmuşum ey aşk, râhatı canı

Ki senden aldı gönül, cümle derde dermanı Bir an karar edemez firkatinle can, ey dost Seninle hayy olur ancak bu rûhı insanı.

Bir kâmil zat demiştir ki:

Ârif olan sevinçli olur. Âşık olan Allâh’a yakın olur. Allâh’a yakın olan, O’na kavuşur ve her muradı, dileği yerine gelir.

Aşk, dipsiz bir denizdir ki, onun dalgaları cihanın gözleridir. Aşk koyun kuyruğunu mum, taşı kum eder; yeri yakar, gökleri parçalar. Aşk bir denizdir ki, felekler ve unsurlar onda bir avuç kadardır. Eğer aşk olmazsa, bütün cihan donardı; felekler ve unsurlar (bitki, hayvan, maden, toprak) mahvolur giderdi.

Aşk öyle coşkun bir nehirdir ki, cihan dolabını döndürür.

Aşk, insanın kalbinde vefâlı bir dosttur; kalp onun postudur. Yırtıcı hayvanlar bile, aşkın ne can tatlısı olduğunu bilirler. Çünkü hepsinin hayatı, zevk ve lezzetleri ondandır.

İlâhî aşk, insan aklından şerefli ve üstündür. Temiz bir aşk, Allâh’ın bir vasfıdır.

Aşk bardağının şarabı, hayvânî arzularla dolu bardakları kırar süpürür. Kirli şeylerin aşkı, her ayıbı açığa vurur.

Âkilin (akıl sevdasına düşmüş kişinin) bütün düşündükleri ve çabaları hep şöhret yapmak, ad bırakmak, şân kazanmak içindir. Âşıkın bütün çaba ve himmeti; dünya gâilelerini unutmaktır. Âkilin gayreti, çabası mal ve mülk, zenginlik ve mevki içindir; âşıkın gayreti ise Allah sevgisinde kendinden geçmektir.

Âkil, akla; âşık, aşka itaat eder. Akıllılar, ham (çiğ) ve avâmdır. Âşıklar ise, hâs (öz) ve kirâmdır. Âkil, çeşitli bilgi ve becerileri ister; âşık ancak mânevî zevke isteklidir. Âşık aşkın lezzetini almış, dünya lezzetlerinden arınmıştır.

Âşık mâşuku ile aynı evde, bir ve mahremdir. Âkil ondan mahrum ve yalnızdır. Âşık görünürde fakir ve hakîrdir. Fakat aslında ilâhî aşk, onun ebedî saltanatıdır.

Âşık, aşk evinin hazinesi ve aşk cemâlinin, güzelliğinin aynasıdır. Aşk, saman altında, gizli akan bir nehirdir. Âşıkın cismi bir kan karışımı; kalbi, âlemden gizlidir.

Akıllı, cihan ahvalinin âlimi, bilicisi; gizli sırların câhilidir. Fakat âşık, can ve gönül sırlarının mahremidir ve Hazret-i Yezdan’ın (Allâh’ın) bilicisidir. Akıllıyı akıl, cihanın emîri yapar. Hayranlık ise, âşıkı cihanın kutbu yapar. Âşık, can ve gönül şehirlerini seyreder. İnsan aklı, can ayağının bağıdır.

Âşıkın davranışı ilhama, âkilinki ise vesveseye göredir. Âşık, zevkinden hâl ehline döner, çabasından dili tutulur. Âkil ise, kelime ve sözlükle bülbül kesilir. Herkes bir yöne dönük, âşıksa yönsüze dönüktür.

Aşk ateşi âşıkı yakmıştır. Bunun için o, söz ve fikirleri bırakmıştır. Âşıkın kalbine sırlar akıtılır. Âşıkın meşrebi (huyu) her meşrepten ayrıdır, Âşıkın meşrebi vahdet, mezhebi Allah’tır. Aşk kâmil bir üstattır ki, onunla binlerce ruh arasında birlik olur.

Âşık kendini hakîr ve zelîl eder, mâşuku ise över ve yükseltir. Âşık aşkla dinçleşir, zamana, yıllara bağlı değildir. Âşıka dert ve üzüntü şeker; akıla acı bir belâdır. Âşıkın ruh gıdası hoş, güzel seslerdir. Âşık, güzel yüzlü sevgilisine birden bakınca öyle bir ağlar ki, onu görenler ona bakıp (ölüsü ortada bulunmayan) bu ağlayışa hayran olurlar.

Aşkın baharı solgun olmaz, şevkin kıvılcımları donuk olmaz. Aşk ister mecâzî, ister hakikî olsun, devlet, o âşıkın başına konmuştur. Zira hakîkat, mecâz ile beraberdir. O hazînenin kapısını bu anahtar açar. Aşkın makamı çok yüksektir. Aşk olmadan felekler dönmez, onsuz âlem bu nizamı bulmaz. Aşk varsa âlem hoştur. Âşık olan, ârif ve kâmil insandır. Aşkın vasıfları dille ifade edilemez, ne kadar anlatılsa bitmez.

 

ÂH BİR GÖRSEM MEVLÂM SENİ

Aksın gözlerimden yaşım, Hak yoluna koyam başım,

Senden yüzüm döndürmezem, âh bir görsem Mevlâm Seni.

 

Ver aşkını ben yanayım, yana yana kül olayım,

Yâ Rab Sana kul olayım, âh bir görsem Mevlâm seni.

 

Neye etsem ben nâzâr, dâim gönlüm Sendedir.

Çek gönlümü Senden yana, âh bir görsem Mevlâm Seni.

 

Seni gören kullar ile, beni de kıl onlar ile,

Girsem Cennet bahçesine, âh bir görsem Mevlâm Seni.

 

Tâ geceler gündüzlerde, aşkın ile yanmışam ben,

Bir kez nazar eyle bana, âh bir görsem Mevlâm seni.

 

Senden yüzüm döndürmezem, Sensin benim Allâh’ım.

Kabul eyle huzuruna, âh bir görsem Mevlâm Seni.

 

Kemter Nâcî senin kulun, ey rahmeti bol Allâh’ım,

Senden kalbim döndürmezem, âh bir görsem Mevlâm Seni.

 

Tâlib olan yüce Hakk’a, yolunda mukîm ister.

Geceyi gündüze katıp, hemen sa’y u azîm ister

 

Erenler yolunu izleyip, çizgiden çıkmaya aslâ,

Onun yürüttüğü dâim, sırât-ı mustâkim ister.