Allah’a amellerin en sevgilisi

Allah’a amellerin en sevgilisi
A+
A-

Uşşaki Şeyhi Sıddık Naci Eren Efendi Hz.’lerinin (ks) Muslumaniz Elhamdulillah isimli eserinden bir kesit…

 

Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) buyurdular ki: “Allâh’a amellerin en sevgilisi, az da olsa devamlı olanıdır”

 Ki, evrâda devam eden kişiye ilâhî feyiz gelir. Bu sebeple ehl-i tasavvuf, farzların terkini kabul etmeyip kazâsını istedikleri gibi, evrâdın da terkini (virdini terk edene) kaza etmelerini emir buyururlar.

 

“(Bu kandil) birtakım evlerdedir ki, Allah (o evlerin) yücelmesine ve içlerinde isminin anılmasına izin vermiştir. Orada sabah-akşam O’nu (öyle kimseler) tesbîh eder ki; onlar, ne ticaret ne de alışverişin kendilerini Allâh’ı zikretmekten, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.” (en-Nûr Sûresi, 36-37)

 

Hadîs-i şerîfte:

“Bir saat zikrullâh halkasında oturup zikre iştirak etmek, bin senelik ibâdetten hayırlıdır.” buyrulmuştur.

 

Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz:

“Mescidlerinizi yollar yapmayınız. Ancak zikir yahut namaz için kullanınız.” buyurmakla câmilerin ancak zikir ve namaz için yapıldığını beyân etmişlerdir.

 

“…Her kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse, (Rabbin) onu gittikçe artan bir azaba sokar.” (el-Cin Sûresi, 17)

“Her kim de zikrimden yüz çevirirse, şüphesiz onun sı- kıntılı bir hayatı olacak ve biz onu, kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz (mahşer yerine getireceğiz).” (Tâhâ Sûresi, 124)

 

Hadîs-i kudsîde Cenâb-ı Hak:

“Cenneti yarattım ve cennete yaraşır kimseler de yarattım. Cehennemi de yarattım ve ona yaraşanları da yarattım. Tûbâ ve saâdet, cennete lâyık kıldığım kimselere olsun! Ve veyl ve azap da cehenneme lâyık kıldığım kimselere olsun!” buyurmuştur.

İslâm fakîhleri de mescidlerde ve evlerde cehren zikrin men edilemeyeceği kanaatindedir. Bunun delili:

Nimetü’l-İslâm’ın “Kitâbü’s-Salât” (Bâbü İdrâki’l-Farîza) faslının “sün- netleri asıl olan evde kılmaktır” diye başlayan kısmının hâmîşinde, câmilerin te’sisinde asıl olan farzları kılmak olup, sünnetleri evlerde kılmak îcab ettiğini beyân ederken, Tahtâvî’den naklen diyor ki:

“Camilerde cehren yapılan zikir halkaları, nâfîle namazlar gibi değildir. Bu zikir meclisleri men edilemez. Çünkü bunları yasak- layan kimseler, bu âyet-i kerîmedeki zâlimlerden sayılacağından bundan sakınmalıdırlar.”

Böylelikle câmilerde kurulan zikir meclislerinin yasak edilemeyeceği açıkça bildirilmektedir.

“Ey inananlar, herhangi bir (düşman) topluluk ile karşılaş- tığınız vakit, sebât edin ve Allâh’ı çok zikir eyleyin ki, başarı- ya erebilesiniz.” (el-Enfâl Sûresi, 45)

 

Abdullah İbn-i Mübarek Hazretleri diyor ki:

“-Delikanlı iken bir gün bir bahçede idim. Arkadaşlarımla yedik içtik, ud çalarak eğlendik. Gece udu elime aldım. Çalacaktım, ud dile geldi, konuşup bana Hadîd Sûresi’nin 16. âyet-i kerîmesini okudu:

«Îman edenlerin artık Allâh’ı zikir etme ve O’ndan inen Kur’ân sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gel- medi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan birçoğu yoldan çıkmış kimselerdi.»

Bunu duyunca, udu yere vurdum, kırdım. Ve beni Allah’tan meşgul eden her şeyi terk ettim.”

 

KABUL ET YÂ RÂBBİ, OL HÛZURUNA

 Âşık oldum Allâh’ım, Senin adına,

Doyamadım yâ Rabbim, zikrin tadına,

Rahmetinle Allâh’ım, affeyle beni,

Kabul eyle yâ Rabbim, ol huzûruna.

 

Îman ettim Rabbime, tâ kâlu belâda,

Kulluk etmeye geldim, fâni cihâna,

Mahrum eyleme beni, ol dîdârından,

Kabul eyle yâ Rabbim, ol huzûruna.

 

Gecelerde gündüzde, zâri zâri ağlarım,

Aman Allâh’ım aman, bir nazar eyle,

Yandır beni Allâh’ım, aşkın nârına,

Kabul eyle yâ Rabbim, ol huzûruna.

 

Bu erenler yoluna, her can giremez,

Şayet girse bir kişi, geri dönemez.

Girmek ister bu canım, meydân-ı aşka,

Kabul eyle yâ Rabbim, ol huzûruna.

 

Âşık isen ey Sıddık, sıkı sarıl Kur’ân’a,

Gecelerde gündüzde, de dâim Allah Allah!

Gitmem gayrı kapılara, Sen var iken Allâh’ım,

Kabul eyle yâ Rabbim, ol huzûruna.