Hz. İbrahim ( a.s.) ve tevekkül

Hz. İbrahim ( a.s.) ve tevekkül
A+
A-

Hz. İbrahim Peygamber ve tevekkül

Halil İbrâhim (A.S.) zamanında birkaç sene devam eden bir kıtlık oldu. Buğday ve arpa, değme yerlerde bulunmaz bir meta’ haline geldi. Kâfirler Halil İbrâhim Peygambere aldırmazlardı. Onu her hayırlı işten men’ederlerdi. Hz. Halil İbrâhim’in cemâati açlıktan bîzar olmuşlardı. Halil İbrâhim a.s. dedi
ki:
-Bu kâfirler bana şehirden tahıl ve yiyecek aldırmazlar. Bari gideyim de kenar semtlerden alayım.
Develerine boş çuvalları yükletti. Kenar semtlerden tahıl almaya gitti. Kâfirler bunu işitince dört bir yana haberler göndererek nerede olursa olsun İbrâhim Peygambere kimsenin tahıl vesaire vermemesi için sıkı tenbihatta bulundular. Halil İbrahim hz. kimseden istediklerini alamadı. Aciz kaldı. tedbirleri sebebiyle şehre boş dönüyor intibaını silmek için çuvallara kum ve toprak doldurdu, develerine yükletti. Ka firlere karşı evine geldi. Kâfirler bakıp gördüler ki hz. Halil ibrahim’in develeri boş değil, yüklü çuvallarla dönmektedir.
Bunun üzerine kendisine gelerek dediler ki:
-Bunu nereden buldun? Kimden temin ettin?
Gizlice öğrettikleri çocukları çuvalların içindekini kon rol etmek ve büyüklere haber vermek için oynamak üzere öğretilmiş olarak çuvalların yanına gönderdiler. Çocuklar hem oynuyorlar, hem de elleriyle ve parmaklarıyla çuvalları dürtüklüyorlardı ki içindekinin ne olduğunu iyice anlasınlar. Çocuklar denileni yaptılar. Ve kendi kendilerine dediler ki: “Bu buğday değil de buğdayın un haline getirilmişidir.” Hic kimse bu yüklerin un olmadığının farkına varamadı.
Akşamleyin İbrâhim Peygamber hâtunu Sâre’ye dedi ki: -Yâ Sâre! Dur şu çuvallardaki kumu taşıyalım. Üzerimize din gayreti galip geldi. Kâfirlere karşı mahcub olmamaya gayret ettim. Zira gittiğim yerlerde kimse bana tahıl satmadı. Bu sebeple ben de çuvalları kumla doldurdum. Kimse görmedi. Dur çuvalları açıp kimse görmeden dışarıya dökelim.
Sâre Hâtun durdu. Dökmek üzere çuvalların ilkini açtıkları zaman gördü ki çuvalın içi unla dolu. Diğerini açtı, da aynı şekilde unla dolu idi. Hepsi de lâtif buğday unu ile dolu idi.
-Yâ Halil, o kum çuvalı dediğin hangisidir? Açtıklarımın hepsi unla dolu.
-Hepsi de kumla doludur.
-Hepsi kumla değil de buğday unuyla dolu.
Halil Peygamber baktı gördü ki, kumla doldurduğu çuvallar Hakkın kereminden hep un olmuşlar. Hakkın gerçek kullarının gayreti hak üzerinedir. Allah (C.C.) dilerse kumu un eyler, dilerse unu kum.
Ayet-i kerîme: “Allah Teâlâ dilediğini mübâlâğa ile yapar.” (Hûd Sûresi, âyet: 107)
Başka bir âyet de: “İstediği gibi hükmeder.” (Mâide Sûresi, âyet: 1)
Ey bîçâre, nefsine değil, Allah Teâlâ’ya kul ol. Fâni kimselerin kapısında değil, bâki olan Allah Teâlâ’nın kapısında boyun bük. Allah Teâlâ’ya tevekkül et.
İmâm-ı Kuşeyrî Hazretleri Esmâ’ül-Hüsnâ şerhinde buyurduki: “Tevekkülünü sıhhatli olarak yürür yapsa da yapmasa da herkes her hâl ü kârda Allah Teâlâ’dan ister. Başkasından ve O’nun gayrisinden değil. Lâkin mütevekkil kimseler ihtiyaçlarını Allah Teâlâ’dan huşu’ ile, tenezzül ile, bâzan bast ve tezellül ile, bâzan da nâz ile dilerler.”
Kaynaklar : Usul Edeb ve Adab  Sıddık  Naci Eren hz s.169,170,171

Foto : Balıklıgöl ŞanlıUrfa

Kitap temini : Şelale Yayıncılık / 0 216 420 9581