Hakk’a ermek dilersen, var kâmil bir mürşide Resûl’ e erem dersen, var kâmil bir mürşide Rehbersiz yol alınmaz, Hakk’a vâsıl olunmaz Eyle tövbe istiğfar, var kâmil bir mürşide Var inâbe alda gel, bir mürşid-i kâmilden Öğren âdab erkânı, var kâmil bir mürşide Oldu rehber Cebrâil, cenâb-ı peygambere Gel bunlardan ibret...
Gönül mir’âtını, gel pâk eyle sen O anda görünür, nice tecellâ İdrâk etmeyince, âdem kendini Hiç o kimselere, olamaz fayda Terket benliğini, bırak davâyı Sana ilm-i rü’yâ, keşf olmadıysa Aklı mâaşsa, bir kimsenin hâli Dost didârını, edemez temâşâ İlm-i ledün derler, buna ey gâfil Sanırmısın vere, her kişi mânâ Ettin...
Gelin âşıklar gelin, aşk meydânına Varalım dost şehrine, Allah aşkı ile Döner pervâne gibi cümle âşıklar Yanar içi nâr olur, Mevlâ aşkı ile Allah hû diye diye, döner dervişân Vecde gelip coşarlar, Allah aşkı ile Döner arş etrafında, ay ve yıldızlar Dönün zâkirler dönün, Allah aşkı ile Döner Beytullâh’ta, cümle...
Ey cenâb-ı Mustafa, âşık oldum ben sana Sensin peygamberimiz, cânım arzular seni Cümle âlem müştaktır, mübârek didârına Beni mahrum eyleme, rûhum arzular seni Güzellerden güzelsin, aman cânım yâ Resûl Cennetlerden â’lâsın, kalbim arzular seni Mahşer günü nebiler, hayrandır didârına Lütfet bana cemâlini, canım arzular seni Kıtmirinim ey Resûl, kovma kapından...
Medine her yerden efdâl, zirâ yatar peygamber Sever cümle mevcudât, varalım peygambere Ziyârete gelirler, cümle hûri melekler Gelin mü’minler gelin, varalım biz Resûl’e Ey âşıklar ey canlar, eyler bize şefâat Gelin kadrin bilelim, varalım Muhammed’e Resûl diridir ölmez, tâze güldür hiç solmaz Sevenler mahrum olmaz, varalım peygambere Hak sevdi de...
Peygamberler ser-tâcı, sensin yâ Resûlullah Âşık oldum ben sana, görmek ister bu cânım Tâ âlem-i ervâhta, yandım aşkın nârına Beni mahrum eyleme, cemâline hayrânım Yaratıldı âlemler, senin içûn yâ Resûl Sever seni mevcudât, aşkından perişânım Rahmeten lil âlemin, sensin yâ Resûlullah Dedi Mevlâ habîbim, inancım var imânım...
Uşşâkî Derler Bize İlahisi Erenlerin gerçeği, has bahçenin çiçeği Benim pirim bir tane, Uşşâkî Derler Bize Yâ Hazret-i Uşşâki, sensin bizim pirimiz Himmet eyle ey şahım, Uşşâkî Derler Bize Pirimin bir nazarı, yakın eyler uzağı Ey mü’minler ey canlar, Uşşâkî derler bize Biz hakikat ehliyiz, ayrılmayız...
Baş verip tevhidi, koma zinhar! Can verip tevhidden ayrılma, ey yâr! Tevhid olur, zira sermâyen senin, Can içinde esas mâyen senin!. Tevhidi zinhar terk etme, aziz, Tevhid için gönlünü eyle temiz. Her kim ki, tevhidi yok, canı yok. Can mıdır o can ki, onun îmanı yok. Tehvid eden...
Uşşaki Şeyhi Sıddık Naci Eren Efendi Hz.’lerinin (ks) Muslumaniz Elhamdulillah isimli eserinden bir kesit… Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) buyurdular ki: “Allâh’a amellerin en sevgilisi, az da olsa devamlı olanıdır” Ki, evrâda devam eden kişiye ilâhî feyiz gelir. Bu sebeple ehl-i tasavvuf, farzların terkini kabul etmeyip kazâsını istedikleri gibi, evrâdın da terkini...
Sıddîk Nâci Eren Efendi Hz. (ks) sohbetlerinde sık sık bu şiiri okurdu Arif ona derler ki ol kan ola Marifet denizinde (âleminde ) umman ola Atlayacak Marifet düldülüne Arşı, kürsü hep ona seyran ola Hak deyecek nefesi Hak’tan gele Söyleyecek sözleri Kur’an ola Hem yine bir arifin sözü Dertlilerin derdine...
Uşşâkî Şeyhi Sıddîk Nâci Eren Efendi’nin şiirlerinde geçen Tefekkür ve Ahiret kavramı: Gel tefekkür eyle sen / Sıratı narı (Kıyameti kübrayı) fikreyle / Hüda’dan mağfiret bekle / Açıktır mağfiret babı (1) Aklını yorma, şol fani dünyaya / Adı üstünde, yalan dünyadır bu / Fikrini sarfede gör ol uhraya (ahiretle...
Sıddîk Nâci Eren Efendi Hz.’lerinin (ks) şiirlerinde Tefekkür ve Ölüm Bir gün gelir seferin, gel tefekkür eyle sen / Hani gelüp gidenler, yalvar güzel Allah’a (1) Hani Sultan Süleyman, kime kaldı bu cihan / Gel tefekkür eyle sen, öğütler yeter sana (2) Cihanda kalmaz kişi, hani anan ve baban...
Düşmüşem ben gaflete, yâ ilâhi Rahmân’ım Yakma nâr-ı cahimde, âcizim günahkârım Ettim ise ben hatâ, pişmanım birden bine Cümle günahlarımı, kıl mağfiret Allah’ım Düştüm gaflet uykusuna, aldattı nefs-i emmâre Rahmetinle affeyle, isyânıma pişmanım Sensin Gafur ve Rahim, rahmetinle affeyle Aldanmışam nefsime, amân canım Allah’ım Fayda gelmez...
İbret ile bir kez bak, nerde Âdem ve Hâvva Zâri zâri ağla sen, yalvar güzel Allah’a Nûh peygamber yaşadı, dokuz yüz elli sene O da gitti ukbâya, gel aldanma cihâna Nerde Mûsa ve İsâ, hani Sultan Süleyman Hep gitti enbiyâlar, şol fâniye aldanma Saatları nimet bil, değelendir...
Rûh bülbülü uçmadan, uyan be gâfil uyan Mevlâ’ya kulluk eyle, uyan be gâfil uyan Tövbe et günahına, geçti ömrün isyânla Kabir azâbı vardır, uyan be gâfil uyan Gel tövbeye tövbeye, ölüm gelip çatmadan Yalvar güzel Allah’a, uyan be gâfil uyan Bin bir günah işledin, gönlün siyah eyledin...
Kulluk eyle Mevlâ’ya, rûh bülbülü uçmadan Rahat verme nefsine, yalvar güzel Allah’a Azametli krallar, nerde ol pâdişahlar Gel bunlardan ibret al, aldanma şol cihâna Şol cihân bir imtihan, iki kapılı bir han Hak’tan gayrı dost mu var, kurtaracak acaba Ne kadar çok yaşasan, bir gün gelir seferin...
Gelmişem bu cihâna, kulluk eylemek içûn Tâat gücü ver bana, yâ Hazret-i Allah’ım Seni seven kullar ile beni de kıl onlar ile Kabul eyle huzûruna, yâ Hazret-i Rahman’ım Aşkın ile yanayım, yana yana kül olayım Sonunda sana varayım, yâ Hazret-i Allah’ım Coşar arz-ı semâvât, yâ Rab senin...
Girdim tevhid yoluna, rehber oldu aşk bana Bir mürşide bağlandım, başka mürşid gerekmez Hak’tan gayrı hiçbir şey, asla bana gerekmez İstemezem şol cihânı, gayrı sevdâ gerekmez Şerîat ve tarîkat, ne güzeldir hakikat Tattım mârifet zevkini, bu fâni zevk gerekmez Girdim dost bahçesine, koklamışam gülleri Bülbül oldum gül...
Geçtik zevki safâdan, Hakk’ı ister cânımız Ettik Nasûh tövbesi, affola günahımız Terk eyledik kesreti, çekildik biz vahdete Mürşidimiz emretti, pirimiz sultânımız Şol gönül âleminden, attık gayrı sevdâyı Erdik fenâ-fillâha, yokluktur erkânımız Hak hidâyet eyledi, geçtik cümle zulmetten Girdik tevhid yoluna, coştu şol imânımız Seyr-i sülûk eyledik,...
Hakk’a âşık olanlar, yanar içi nâr olur Dinmez gözünün yaşı, masivâdan pâk olur Aşkın zülfü takılsa, tâht-ı tâcı terk eder Leylâ aşkın kim alsa, mecnûn misâli olur Candan Allah Hû dese, kaynar aşkın çömleği Yakûp gibi gözünün, yaşları pınar olur Bak İbrahim Edhem de, malı mülkü terk...
Kurtar bizi benlikten, n’olur yâ Rab yâ Allah Şarâb-ı tahûradan, içelim kana kana Hiçbir şeyde bulunmaz, ol şarâbın lezzeti İçer cümle ehlullah, yanar aşkın nârına İçemez münâfıklar, isyankâr günahkârlar İçer Mevlâ dostları, ererler murâdına Feyiz nedir aşk nedir, bilmez gâfil olanlar Üzümden olma değil, ol şarâb-ı tahûra...
Gördüm demez görenler, Rahmân’ın esrârını Erse nice makâma, erenlerde söylemez Yere göğe sığmayan, bir mü’min kalbinde Kalbi nazargâh olan, olanlarda söylemez Erdiler tâ menzile, hep ehlullâh bu yolda Dost didârı gördüler, görenler de söylemez Neylesinler cihânı, aşka düşen zâkirler Varırlar peygambere, varanlar da söylemez Benliğinden gel...
Hakk’a âşık olan kullar, irfân ehli anlar bizi Peygambere yakın olan, ol tâbip anlar bizi Bu cihânın gülzârına, bülbül olan anlamaz Dost aşkıyla zâri zâri, ağlayan anlar bizi Biz şol gönül âleminden, attık gayri sevdâyı Soyunduk masivâdan, ârif olan anlar bizi Hak aşkıyle hayrâneyiz, didârına mestâneyiz Varlığından soyunup, uryân olan...
Gir mekteb-i irfâna, safâ gelsin canına Ani kısa zamanda, tut bir mürşid elini Ehlullaha yakın ol, gâfil olma ey insan Meyyid gibi teslim ol, götürür Hakk’a seni Mevlâ’nın sevdikleri edeb üzre her dâimi Yâ Rab affet ümmeti, der Hakk’ın velileri Evliyâlar cümlesi, zikrederler her dâim Vecde gelip...
Sonraki sayfa »
Daha Fazla İçerik Yükle
Yükleniyor...